Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Devlet, Birleşmiş Milletlerin bilgeliğini ve iradesini ortak hedefler etrafında bünyesinde barındıran bir kuruluştur. Türk devlet geleneği binlerce yıllık bilgelik ve birikimin ürünüdür. Devlet yönetimimiz hiçbir zaman maddiyata dayalı bir anlayış üzerine kurulmadı.
Devlet anlayışımızın öznesi insandır. Bu yüzden buna İnsanlık İttifakı diyoruz. Bu yüzden mazlumların sorunlarını çözmeye çalışıyoruz. Sivil yönetimimiz de bu geleneğin devamıdır.
Valilik, devletin milletle bütünleştiği tek yerdir. Devletin dininin adalet olduğunu biliyoruz. Valilik milletin sorunlarıyla ilgilenen makamdır. Valilik Devletin halka elini uzatan elidir. Vicdanın ve merhametin mekanıdır.
“Milletin nimeti, devletin en güçlü hazinesidir”
Sizler halkımızın gönlünde yer bulan, onların istek ve ihtiyaçlarını merkeze taşıyan köprülersiniz. Daima cana yakın, çözüm odaklı ve samimi bir yaklaşım sergilemek valiliğin temel ilkesidir. Milletin nimeti devletin en güçlü hazinesidir. Ümmetin lanetine maruz kalan ne dünyada ne de ahirette refaha kavuşur. Eğer ülkemizin her yerinde iyiliği, kardeşliği ve adaleti hakim kılmak istiyorsak, buna şehirlerimizden başlamalıyız.
Bu noktada yerel yönetimlerimize çok önemli görevler düşüyor. Valilerimizden öncelikli beklentimiz, devletimizin kendilerine emanet ettiği imkan ve kaynakları şehirlerimizin yararına kullanmalarıdır. Yetki ve sorumluluk alanlarınızda görevlerinizi hızlı, etkin ve verimli bir şekilde yerine getirmenizi bekliyoruz. Başta yetim ve yetimler olmak üzere devletin şefkatine ihtiyacı olan herkesin yanında olmanızı istiyoruz.
Yerel yönetici olmak 08.00-18.00 saatleri arasında yapılacak bir görev değildir. Ayrıca vatandaşlarla aynı sayfada ve aynı dalga boyunda olmanız da bekleniyor. Her şeyden önce hepinizin ofislerinizde kapalı kalmamasını, kapılarınızı ve gönüllerinizi vatandaşlara açık tutmanızı diliyorum.
Vatandaşlara eşit davranmak vazgeçilmez yaşam biçimimiz olmalıdır. Ne tek parti faşist zihniyetinin, ne de hafızalarımızda derin izler bırakan 28 Şubat dönemi uygulamalarının günümüz Türkiye’sinde yeri yoktur. Biz bu mevkilerde kaldığımız sürece kimse o kötü günleri geri getiremeyecek.
Bir diğer nokta da şu. Yerel yönetimlerimizden yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum ve özel sektörle uyum içinde çalışmalarını bekliyoruz. Eğitim ve gençlik projeleri yürüterek, sosyal yardım faaliyetlerini aksatmadan şehirlerinize yeni ufuklar açmak sizin göreviniz. Başta deprem olmak üzere doğal afet riskiyle yaşayan bir ülkeyiz.
En son 6 Şubat’ta yaralanmıştık, perişan olmuştuk. Kriz ve afet yönetiminin ne kadar önemli olduğunu çok net gördük. Aynı durumla tekrar karşılaşmamak için her türlü tedbiri alıyoruz. Bu süreç bize aynı zamanda hızlı karar verebilen, çok boyutlu düşünebilen yöneticilerin değerini de gösterdi.
Adım atmadan önce Merkez’den talimat bekleyenlerin gönüllerine ulaşmayı başaramayan bazı yöneticiler, Devletimizin çalışmalarına gölge düşürdü. Bugün, siz yöneticilerimize hayati görevlerin olduğunu hatırlatmak isterim. Ayrıca siz valilerimizden de oryantasyon, teftiş ve denetim faaliyetlerinin yerine getirilmesine ilişkin genelgemizin gerekliliklerini yakından takip etmenizi ve koordine etmenizi bekliyorum.
“13 yıldır devam eden katliamın sona ermesiyle yeni bir dönem başladı”
Bölgemizde çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. 911 kilometrelik sınırımız bulunan Suriye’de yaşanan olaylar bizi her açıdan endişelendiriyor. 13 yıldır devam eden katliamın sona ermesiyle yeni bir dönem başladı.
Azgın ve zalim bir azınlığın ezilen çoğunluğa uyguladığı zulmün kirli ve kanlı yüzü ortaya çıktı. Bir şehirde toplu mezar bulunmadan gün geçmiyor. İnsanlık adına gerçekten utanç verici bir haberle karşı karşıyayız. İnsani kayıplara ayrı ayrı bakıyorum. 13 yıllık bu katliam politikasının bu ülkeye verdiği zarar 500 milyar doları aşıyor. Suriye’ye giden ekiplerimiz de sahadaki durumun beklenenden çok daha kötü olduğunu söylüyor.
Yeniden yapılanma gereklidir. Bu süreç için ekonomik kalkınma projeleri, tarım ve sanayinin canlandırılması gibi uzun vadeli stratejiler büyük önem taşıyor. Uluslararası toplumun bu sürece daha fazla katkı sağlaması önemli. Türkiye olarak tüm planlarımızı bu gerçekler etrafında yapıyoruz. Ana muhalefet partisi liderinin “Esad gitti, mültecileri de bırakalım” açıklaması, sahtekârlıktan ziyade siyahi cehaletin bir örneğidir.
Çok şükür 13 yıldır savaşın ve baskının pençesinden kaçan mazlum Suriyelilerin kanatları altına girdik. Öncelikle şunun bilinmesini istiyorum. Türkiye’nin en kritik seçimlerinde aldığımız pozisyonu, siyasi geleceğimizi riske atmak pahasına kimsenin lekelemesine izin vermeyeceğiz.
Ayrıntılar yakında…